"Ladurée’un üne kavuşması ise 1930 yılında Ladurée’un torunu
Pierre Desfontaines’in iki ince ve narin makaron bisküvisi arasına ganaş kreması dolgulayarak yarattığı tatlı sayesinde gerçekleşir. Aslında makaron,badem ve yumurta akı ile yapılan
bir İtalyan bisküvisidir. 16.yüzyılda Kraliçe Catherine de’Medici tarafından Fransa’ya getirilmiştir. Dünyanın pek çok yerinde pek çok farklı yöntemle yapılıyor olmasının yanı sıra günümüzde “Makaron” denilince akla ilk gelen işte Desfontaines’in keşfi olan, Paris’te hemen her pastanenin vitrinini süsleyen bu minik, renkli, narin ve cazibeli tatlıcıktır."
diye biyerlerde okumuş ve
"ilk olarak Ladurée makaronlarının tadına bakmadan hiç makaron yemeyeceğim"
demiştim bir kaç yıl önce kendi kendime...
dediğimi yaptım ve
güneşli, mutlu ve bol kahkahalı bir İstanbul gününde yerine getirdim bu sözümü... :)
özel ve heyecan verici bir andı,
gözlerimi kapatarak
kutudaki sırasıyla
yaban mersinli, kahveli, portakal çiçekli ve çikolatalı
makaronların tadına bakmak...
çikolatalı, yaban mersinli, portakal çiçekli ve kahveliydi
benim lezzet sıralamamsa...;)
bir şeyin tadına bakarken
ilk ısırışınızla son ısırışınızdaki lezzet farkı çok açıktır...
son lokmada,
artık damağınız o tada alışmış
benimsemiş
ilk lokmadaki o haz kaybolmaya yüztutmuştur...
Ladurée makaronlarında ise benim hissettiğim
baştan sona kadar
her ısırışımda aynı hazzı duymuş,
aynı lezzeti yakalamış olmamdı...
hatta fotoğraflarına bakarken bile
dışı çıtır içi kıvamlı bu minik kurabiyeleri
ısırdığımda ağzımdaki o dağılma hissini
aynen yaşadığımı bile söyleyebilirim tüm samimiyetimle... :)
bir şeyin tadına bakarken
ilk ısırışınızla son ısırışınızdaki lezzet farkı çok açıktır...
son lokmada,
artık damağınız o tada alışmış
benimsemiş
ilk lokmadaki o haz kaybolmaya yüztutmuştur...
Ladurée makaronlarında ise benim hissettiğim
baştan sona kadar
her ısırışımda aynı hazzı duymuş,
aynı lezzeti yakalamış olmamdı...
hatta fotoğraflarına bakarken bile
dışı çıtır içi kıvamlı bu minik kurabiyeleri
ısırdığımda ağzımdaki o dağılma hissini
aynen yaşadığımı bile söyleyebilirim tüm samimiyetimle... :)
"iyi ki beklemişim" dediğim ve
iki güzel dostum ve yanımızda minik meleğimizle unutamayacağım harika bir gündü o gün...
Yaşatan' a teşekkürler...
:) ne güzel anlatmışsın Azra'cım
YanıtlaSilyemek yemeyi çok seven biri olarak
yaptığın tanımlama tam beni anlatıyor
gözlerimi de kaparım ama çoğunlukla yemeden koklarım :D
yeni lezzetler keşfetmek kadar insana keyif veren başka bişey var mıdır bilmiyorum sevgili Darkolivee...
Silve kesinlikle haklısın,yediğinin kokusu ve görüntüsünün cazibesi de en az lezzeti kadar önemlidir...;)
Nisanda bizde ordaydık,önce cafesinde muhteşem bir yemek yedik,sonrada nefis macaron ve pastalar..Süperdi,tadı hala damağımda..Şöhretini hak ediyor bence..!!
YanıtlaSilkesinlikle aynı kanıdayım Nurşen Hanım,
Silhem şöhretlerini hem de aldıkları parayı sonuna kadar hakediyorlar...:)
yalnız çok istememize rağmen, Türk Kahvesine olan tutkumuzdan dolayı orada oturamadık biz, makaronları aldık ve çıktık...
oldukça katı kuralları var...
Fransız mağazası oldukları için Türk Kahvesi ikramları yok malesef(kurallarımız gereği), sonra fotoğraf çekimine de izin vermediler(kurallarımız gereği), hadi o da tamam, bir de kurdela krizi yaşandı... kutuya şık bir kurdela bağlamalarını rica ettim, o kutuya bağlayamıyoruz malesef" dediler, "sadece şunlara şunlara bağlayabiliyoruz, şuna şu renk şuna şu boyut"...
"e tamam o kutuya koyun o zaman", "yok, bu kadar kurabiyeyi o kutuya koyamayız, kurallarımız gereği"...:(
"müşteri velinimetimizdir" kültürüyle büyüyen Türkler olarak; şaka mı yapıyorlar, yoksa gerçekten tarzları mı bu? idrak etmemiz epey bi zaman aldı inanın...
arkadaş dedim ne zormuş şu dünya da Fransız olmak...
ben de çaktırmadan içimi mi döktüm ne???
Sevgiler size kucak dolusu...;)
nam nam namm (:
YanıtlaSilkesinlikle ;)
Sil